Merhaba, sevgili Konu Deposu takipçileri. Bu aralar çok sık yazamadım, af ola… Daha önce bir yazım vardı ”Tutsaklık ne zaman başlar” diye. Şimdi ise sizlere özgürlükten anlaşılanı, genel olarak kabul göreni, işin felsefe kısmını ve kendimce yorumlarımı katarak   konuya başlayabilirim.

Özgürlük denince akla, her bireyin yaşantısına göre şekillenen bir tablo oluşmaktadır. Örneğin ailesi baskıcı, muhafazakar ve tutucu olan bir kadın veya erkek, üniversite yıllarında özellikle ayrı bir  ile yerleştiğinde nüksetmeye başlayan gece dışarıda olma isteği, alkol alma uyuşturucu deneme, arkadaşta kalma, arkadaşı eve çağırıp kalma, evde kedi-köpek besleme ( hayır besleyin tabi ki ama bu konuda yeterli ilgi, bilgi ve sabrınız yoksa o hayvancağızlara işkence etmeye hakkınız yok. Bide bakamayacağını anlayıp sokağa terk etmek cabası.) ve duygusuz bir biçimde sadece seks yapmak için girilen ilişkiler ( iki tarafta bunu istiyorsa ok. filan diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. BCT  bu konuda Y A K I N D A bizlere  Böyle Olmaz temalı bir şeyler yazabilir belki ben detaya kaçmayayım.), kimsenin boyunduruğu ve söylemlerini kabul etmemler ve hatta toplumsal ahlak kurallarını dayatmacı görüp veya içinde bulunduğu topluluğa, ne bu ? Siz tarikat mısınız insanlara ahlak ve etik kurallar dayatıyorsunuz? Gibi sorular soran bir yapıya dönüşüyor (%100 herkes böyle olur demiyorum ama böyle olanların çoğunda bahsi geçen durumlar saptanıyor.).

Felsefe olarak ise Platon’la başlayıp hala devam eden süreçte, Kant’a göre; akıl sahibi olan insan, eylemlerinin belirleyicisi ve bu eylemlerin uygulanması konusunda, onun bir yasa haline getiricisidir. Bütün bunları yaparken insan, yapma emrini başka bir yerden alan varlık olarak değil, bu emri bizzat kendisinden alan bir varlıktır.

Liberalizmde ise bu tanım ; insanın, her türlü dış etkiden bağımsız olarak kendi istencine, kendi düşüncesine göre karar vermesi durumudur.

Eveet, şimdi gelelim benim düşüncelerime (bu arada her düşünce, başkalarından öğrenilen ve üstüne katılan bir birikimle oluşur). Ben öncelikle özgürlük konusunu ele alırken, birey ve toplum ilişkisini göz önünde bulundurmak gerektiği kanaatindeyim. Şöyle ki; birey ve toplum birbirinden kopartılamaz ayrı ele alınamaz iki kavramdır.Birinin varlığı diğerini dayatır. Temel olarak bakarsak toplumu oluşturan bireylerdir, bireyin oluşmasındaki faktörde toplumdur. Dolayısı ile Özgürleşme meselemiz, bireysel olarak ele alınamaz bir gerçekliktir. Daha da detaylandıracak ve örneklendirecek olursam, kişi yatağa uzanıp uyumadan önce kafasında düşler kurar. Atıyorum ki A kişisi erkektir,  bu düşünde ise bir kadınla değil hemcinsi bir erkekle birliktelik yaşar, bunun üzerine hayaller kurar fakat ne toplumu ne de toplumunun kendine dayattığı dini örfi inançları buna karşıdır. Ve A, sabah kalktığında işe veya okula giderken hemcinslerinin karşı cinse karşı (bazen erkekler arasında böyledir) seviyesiz, cinsel, metalaştıran ve aşağılayan patriyarkaldan (ataerkillik) nasibini almış sohbetlerine tanık olur. Kendisi, buna gülmediği veya katılmadığı takdirde ise hayırdır oğlum, top musun ? tarzında A nın cinsel kimliğini aşağılayan nitelikte söylemlerle dışlanmasına bile sebep olacak durumlara götürebilir. İşte esas özgürlük A’nın yatmadan önce kurduğu düşleriyle o zamana kadar geçirdiği süreçteki yaşantısının açı farkına ben kölelik diyorum. Bu açı ne kadar daralırsa A o kadar özgürleşir. Daha fazla lafı uzatmamak kanaatine vardım… bir sonraki yazımda görüşmek üzere derken sizlerinde yaşadığı bu açı farkının en kısa zamanda kapanması dileğiyle hoşça kalın.

 

12 yorum “# ÖZGÜRLEŞ (ME)

  1. Okuduğum en güzel makalelerden birisi gerçekten ellerine emeğine sağlık hocam. Özgürlük, özgürleşme konusunda ki yazdıklarınız hoşuma gitti her insan dil,din,ırk farketmez özgür olmalıdır.

  2. Özgürlük konusuhda özellikle yazı güzel olmuş elinize sağlaık

  3. kişinin özgürlüğü başkalarının özgürlüğünü engellemeyecek kadardır sonucu çıkıyor paylaştığınız düşüncelerinizde, takdir ediyorum.

    1. Aslında tam olarak kast etmek istediğim, bireyler toplumdan kopuk yaşayamazlar. Ama toplum şu anda çoğulcuların istediği gibi işlemektedir. Bence olması gereken toplum adalet sağlar ve ahlaki, etik kuralları kurarken bireyler için en iyiyi düşünmelidir. Örneğin mini etek giyen bir kadın, gece evine giderken eğlence mekanından çıkıp tacize uğradığı haberini izlediğimizde malesef ki şöyle bir homurdanma duyuluyor. “Gecenin o saatinde içmiş ve o etekle ortada geziosa olacağı buydu.” gibi. Yani ataerkil bir toplumda erkek taciz eden bir varlık bunun için kadının tedbir alması gece sokağa çıkmaması o eteği giymemesi lazım. İşte burada sorunumuz var. Bizler her bir duyarlı birey olarak üstümüze düşeni yapmalı, bu normları gerçekten toplumdaki bireyleri herhangi bir statüye koymadan sadece insan olduğu için din, dil, ırk ve cins gözetmeksizin ve hatta mezhepleri, siyasi görüşleride her ne olursa olsun başa gelen kişiler ayrım yapmadan, toplumun her kesiminden belkide birer ikişer temsilciyle adam akıllı baştan yazılmalıdır kurallar.

  4. güzel ve çarpıcı bir yazı olmuş elinize saglık bu tarz yazılarınızın devamını bekliyouz başarılar

    1. Önümüzdeki günlerde evet arttırmayı planlıyorum yazmayı, teşekkür ederim.

  5. Özgürlüğü ne kadar güzel anlatmışsınız. Kaleminize yüreğinize sağlık.

Liste Blogu için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir