“Hayatımı tek bir kelimeyle özetleyecek olsam o “neyse” olurdu. İyisi de kötüsü de “neyse”. Benim için bir hayat felsefesi, her şartta hayatta kalıp mutlaka ama mutlaka yırtmanın sihirli formülüdür “neyse”. Misal “bir işlere girdik ama neyse bakalım” diyerek aldım hayatımı değiştiren her kararı. Olmayınca “neyse abi, napalım” diyerek devam ettim yoluma. Lâfı bağlayamıyor muyum? “Neyse” deyip değiştirdim konuyu. Söyleyeceklerim var da konuşmaya mecalim mi yok? “Neyse” deyip sustum. Karşımdakine tahammülüm kalmamış da zor mu sabrediyorum? “Neyse” deyip yuttum. Çok üzdüler mesela, tadım kaçtı diyelim, “neyse” dedim sadece yine. “Dert etme be oğlum, baktık olmuyor “neyse” der, iki bira fazla içeriz” diyerek teselli ettik senelerce kendimizi. “Neyse” diyen ağlamaz bak, yazın bunu kenara bir yere. Çok uzattım, neyse..”
Yeni bir kitap incelemesiyle hepinize merhabalar!
Öncelikle yazardan bahsetmek istiyorum. Kendisi twitter’ı aktif kullananların mutlaka tanıdığı, severek takip ettiği namı değer “yokmaalesef”. Anlattığı hikayelerle bilinen, insanları kahkahalara boğan Emrah Kabba’nın ilk kitabında Nuri isimli karakterin nitelikli dolandırıcı olmasına sebep olan trajikomik hikayelerini dinliyoruz kısaca. Twitter demişken, direkt ön yargılı yaklaşmamanızı tavsiye ediyorum öncelikle. Her “fenomen” olanın kitap çıkardığının, üstüne üstlük bu kitapların genel olarak bir yazım değeri olmadığının farkındayım fakat “fenomen” kitap yazamaz diye bir algının çok yanlış olduğu kanaatindeyim. Eğer eli kalem tutuyorsa, anlatımı iyiyse ve bizimle paylaşacak güzel bir birikime sahipse değil fenomen, yoldan geçen herhangi biri bile kitap çıkartabilir. Ben Emrah Kabba’yı sadece anlattığı komik hikayeler yüzünden değil, yaptığı zekice tespitler, görüşleri ve görüşlerini çok güzel bir şekilde ifade edişinden dolayı seviyorum. Biliyorsunuz sosyal medyada tanınıp bir anda yükselmek gerçekten kolay. Asıl olay bunun ne şekilde gerçekleştiğinde.
Tekrar kitaba döndüğümüzde ise Nuri karakterinin küçüklükten başlayıp, üniversite dönemine kadar geçen süre zarfında yaptığı tüm hinlikleri, kafasını verdiği bütün üçkağıtçılıkları neşeyle okuyoruz. Karakterimiz yeri geliyor müdürünün okul içerisinde satması için verdiği hatıra pullarını bütün esnafa bilmem kaç katına satıp parayı cebe indiriyor, kimi zaman ise keman çalmayı bilmeden keman kursları veriyor. İlginç olan ise başına aldığı bütün belalardan kıvrak zekası sayesinde sıyrılabiliyor. Bir yandan güldürüyor ama diğer yandan bizlere hayata dair tavsiyeler vermeyi de ihmal etmiyor. Sanırım kitapta en sevdiğim noktalardan biri de bu oldu. Bizi güldüren, heyecanlandıran ve bir yandan da üzen olaylara kuş bakışı olarak baktığımızda altında yatan iyi-kötü bütün sebepleri sorgulamamızı da sağlıyor diyebilirim. Ve Emrah Kabba gerçekten betimlemeler konusunda oldukça başarılı. Kendisi de şöyle diyor: “Bak insan betimlemeye bayılırım. Koy benim önüme bir demlik çay, bir tane de insan olsun başlayayım betimlemeye, çay biter benim betimleme bitmez, öyle sevdiğim bir iş bu.” İşte çoğu zaman da bu betimlemeleri sayesinde kahkahalarınıza hakim olamıyorsunuz.
Trajikomik bir hikaye demiştim başlarda. Hep komik kısmından bahsettim size ama bu komediyle bizi güldüren yazar, trajik kısmında da ciğerleri dağlıyor. Hele o son hikayedeki hayal kırıklığı var ya, içimde hissettim yemin ediyorum. Nuri ile beraber kahroldum. Burcu sen çok kötü bir insansın. Gerçekten…
Kitapta anlatılan hikayelerin yarısı yazarın twitter’da anlatmış olduğu hikayelerden oluşuyor. Benim aynı hikayeleri yaklaşık 4.okuyuşum olmasına rağmen zerre sıkılmadım. Size Emrah Kabba’nın anlatımdaki başarısını da bu şekilde özetlemiş olayım. Belki sıkılan olduysa bu sebepten olmuştur ama sanmıyorum ben ya. Bir insan nasıl olur da “Size yanlış saatte atılan cevapsız çağrı yüzünden evliliğin eşiğinden nasıl döndüğümü anlatayım.” diye başlayan bir hikayeden sıkılabilir? Vallahi ben sıkılmam. Siz sıkıldıysanız bu sizin probleminiz.
Mizah ağırlıklı bu kitabımızda gündelik ve gerçekten akıcı bir dil hakim. Okurken sıkılmanız pek mümkün değil. Eğer yoğun hayat temposundan bunaldıysanız ve kafanızı biraz boşaltmak istiyorsanız 207 sayfa olan bu kitabı okumanızı gerçekten tavsiye ederim.
Birkaç alıntı yapalım mı son olarak? Yapalım yapalım.
“Bunu da ben zamanında bize çok yanlış işlenen o “başarı” kavramına bağlıyorum açıkçası. Başarmayı öyle bir noktaya endekslemişler ki zihnimizde, herkes “çocuğu nereyi kazandı” üzerinden birbirine caka sattığı için, “kazanmak” adlı şeyin sadece başlamaya hak kazanmaktan ibaret olduğu, aslında henüz hiçbir bok kazanılmadığını falan asla yerleştiremiyorduk zihnimize.”
“Bak bunun kadını erkeği yok, herkes için geçerli bir tavsiye: Biri seni sen yapan şeylerden ötürü seni küçümsüyor, o şeyleri sanki çöpmüş, dikenmiş gibi senden ayıklamaya çalışıyorsa o insanla ilişkini o saniye noktala.”
“İnsan olan, karşısındakini, cevabı olmayan soruları, hiçbir cevap alamayacağını bile bile yine de çaresizce sordurtacak kadar üzmez. Gerçekten bu kadar çirkinleşmenin alemi yok, bunu yapmayın.”
Umarım güzel bir inceleme yazısı olmuştur, bir sonraki incelemede görüşmek üzere! 🙂
İnstagramda anca gittiği kulüplerin resimlerini ve içtiği viskiyi, birayı atan yazar olmaya çalışmış, kendini beğenmiş egoist bunu yazan adam. Twitterda ise bilmiş bilmiş tavırları çok fazla. Kendinden öte kimse bilmezmiş gibi davranıyor amk ergeni. Yaşı ileri olabilir ama hala ergen. 15 yaşındaki çocuklar yada yaşı ilerlese dahi zeka yaşı 15te sabitlenmiş insanlar buna hayran oluyor. Vay amk. O kadar kitap, film, oyun falan varken bu mu çıktı. Yorumumu onaylamasanızda olur.
Bu çıktı beyefendi, size inceleme beğendiremediğimiz için çok üzgünüm lakin hangi kitabı okuyup incelemesini yazacağıma siz değil ben karar veririm. Sizin beğenilerinize göre inceleme yazacak halimiz yok. Hayranlıktan, sevgiden zeka yaşı ölçebilme yeteneğinize de hayran kaldım fakat ettiğiniz küfürlerden yola çıkarak sizin de yüksek bir zeka yaşınız olmadığını üzülerek belirtmek durumundayım. Eğer düzgün bir üslup kullanarak eleştirinizi belirtmiş olsaydınız yorumunuzu onaylayıp geçerdim ama bu yaptığınız ukalalık ve saygısızlığa tahammül edemedim. Bundan sonra benim incelemelerime yorum yaparken ya ne yazdığınıza dikkat edin, ya da okumadan geçin lütfen.
Vay vay. Bu kadar içerleyeceğini düşünmezdim. 😀 süpersin. çok sorry 😀
Çok içerledim, gece nasıl uyurum bilmiyorum :d
Ben ninni okurum sana 🙂 🙂 🙂 🙂 🙂
Ah canım <3
kitap ve yazar: ÇÖP
inceleme: eline sağlık
(çöp olan bir şeye çöp demeyide sizden alıştım 😀 )
Birşeyler bildiğini sanan popi çocuk kitabı. Tviterın enes baturu gibi düşünün. Ama incelemede emek var sonuçta eline sağlık.
Enes Batur’la kıyaslamanın doğru olmadığını düşünüyorum ben şahsen. Yine de teşekkürler 🙂
Teşekkürler Sinemcim. Bana hitap etmeyen ama sevenini saracak güzel bir kitaba benziyor. Yinede fırsatım olursa okuyacağım. Okuduktan sonra bu gönderiye tekrar döner düşüncelerimi yazarım.
Yazarı araştırim dedim. Biraz itici birine benziyor ama ön yargılı olmak istemiyorum. Kitabıda incelemenden merak etmedim değil. Eline koluna emeğine yüreğine sağlık.
çöp
İlgimi çektin bebek (kitaba diyorum)
Sinemime kimse laf edemez ulan. Ne güzel inceleme yazmış. Eline sağlık. HamsterHakkı fazla kaşınma kardeşim
Ahahahha çok incesin teşekkürler ?