Her koyun kendi bacağından mı asılır? Susma sustukça sıra sana mı gelecek?
Aslında bu iki soru çok değer verdiğim birisiyle konuşurken aklıma geldi, birkaç zamandır ne yazsam ne yazsam diye düşünüyorum bir kitabı mı eleştirsem, film mi yada kendi aklımdan bir konu belirleyip mi yazsam derken bu iki soru ile ilgili yazmaya karar verdim. Konunun siyasetle veya dinle alakası yoktur patron kızıyor bunu da baştan belirteyim istedim. 🙂 Lafı fazla gevelemeden anlatmaya başlayayım.
İnsan doğası gereği sürü halinde yani birlik olarak mı yaşamaya elverişlidir yoksa bireysel mi konuları biraz daha sosyologların ilgi alanıdır. Ben bunun haricinde insanlar eğer bireyci yani bencil olarak yaşarlarsa ne gibi sıkıntılara maruz kalmak zorunda kalabilir, bundan söz etmek istiyorum. Eğer ki birey her koyun kendi bacağından asılır şahıslar yaptığı işin mükafatını da cezasını da kendileri görür derlerse yarin olduğunda susma sustukça sıra sana gelecek diyenleri anlayacak duruma düşebilirler mi?
Mesela mazeretsiz bir şekilde işten kovulan mesai arkadaşı için sessiz kaldığında kendisi de yarın öbür gün aynı muameleye maruz kalır mı? Nedense aklıma bir çok okuduğum hikaye ve izlediğim video geliyor.
Videoyu izlemenizi tavsiye ediyorum bugün bir yanlışa susmak yarın senin başına gelmeyeceği anlamına gelmez ve üstelik diyelim ki garantisi var hatta kesin garanti başına gelmeyecek bile olsa dışarıdaki hiç bir ilişiğin olmayan kişinin başına kötü bir olay geldiğinde buna üzülmüyor musun napalım olan olmuş bir kere deyip geçiştirdiğin de başkalarının da başına gelmesine yol açmış olmaz mısın hiç ? Unutmayın “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, diyerek yaşattığınız yılanların bir sonraki hedefi siz olursunuz.”Merak ediyorum da gerçekten vicdanın sızlamaz rahat uyur musun yan dairende bir kadının kocasından şiddet gördüğünü duysan kadının yükselen yakarışları senin canını yakmaz mı? Peki illa bu kadının senin yan komşun olmasına gerek var mı hiç tanımadığın bir ülkede veya bir şehirde olması bu durumun yanlışlığını senin için etkiler mi?
şairin dediği gibi :
“Gözlerin alabildiğine uzakları görmeli her baktığında.
Bir gece kimselere fark ettirmeden kimsesizler mezarlığına gömülen bir genç kızın cesedini görmelisin. Gözleri bağlanmış bir adamın, çığlıklar gelen bir odaya adım atarken irkilmesini görmelisin. İki adımlık bir voltanın ürküten yalnızlığına dikkat kesilmeli bakışların. Tecrit edilmiş hayatların kimselerin duyamadığı iç çekişlerine çevirmelisin bakışlarını.
Acıyı fark etmeli gözlerin.Bir okulun önünde utanca dönük genç kız adımlarını fark etmeli.Fabrika önünde üç kuruşluk boyun eğmeleri fark etmeli.Hayata yalın bir bakış fırlatmalısın.Ne varsa etrafında, şehri istila etmiş ne varsa. Bir yaşama şahitlik etmenin yorgunluğuna aldırmadan, yalın bir bakış fırlatmalısın uzak yerlere bile. Senin fark etmediğin hiçbir soğuk ev kalmamalı.
Gözlerin alabildiğine uzakları görmeli. ”
Şimdi soruyorum herkese sakıncalı durum hangisidir sadece kendinize yapılan yanlışa ses çıkartmak mı yoksa …? yazıma son verirken bir de şarkı paylaşayım bari bir dahaki yazımda görüşmek üzere…
Gerçekten güzel bir makale hazırlamışsınız hocam çok akıcı ve başarılı ellerine kollarına sağlık yeni makaleler bekliyoruz.
Tabikide yeni makalelerimiz olacak sizlerde bizlere konu bildirebilirsiniz elimizden geldigince konuyla ilgilide yazmak isteriz?
merhabalar ilk önce blog siteniz iyi hoş bir site amma paylaşımlarınıza baktığım kadarıyla geç-geç yapıyorsunuz günlük 4-5 paylaşım yaparsanız daha iyi olur 🙂
Zaman sıkıntısı çektiğimizden mütevellit sitemize pek vakit ayıramadığımız aşikar bir gerçektir. Sonuç neticesinde hobi olarak bu işe koyulduk ve bir standart belirlemedik. Fırsat buldukça yazılarımız, incelemelerimiz ve yeni konseptimiz olan sohbet tarzı yazılarımız devam edecektir. Ne kadar sıklıkla olur? O muamma. Teşekkür eder, geeklikle dolu günler dilerim. 🙂
yazmak yada yazmamak, susmak yada susmamak, hepsi hassas ve bir o kadar da derin konular. siz bu işin neresindesiniz? hiç kendinize sordunuz mu?
Kendi adıma konuşmam gerekirse şayet hem teorisi hemde pratiğindeyim bugüne kadar başıma ne geldiyse buyüzden geldi belkide fakat hiç bir zaman geride durmadım.Çok sevdiğim bir cümledir aynen paylaşıyorum “Sizler beni öldürmek isteyen bağnazlar ve yobazlardan çok daha kötüsünüz. Çünkü onlar; sizlerin korkaklığı, yüreksizliği, ödlekliği, pısırıklığı, sünepeliği, ikiyüzlülüğü sayesinde var olmaktadırlar. Daha ne zamana dek susarak ödün vereceksiniz?”
Hocam sizin sitenizde yer alan paylaşımları gerçekten keyifle okuyorum.Çok güzel akıcı ve eğlenceli,bilgi dolu paylaşımlarda bulunuyorsunuz.
Teşekkür ederiz ?
Keyifle okuduğum bir yazı olmuş. Hepsi Hassas bir konu
Teşekkür ederim
bazen insanların stess kaldırma düzeylerinin düşüklüğünden kaynaklanan bir pasiflik te sezebilirsiniz. herkesin bir planı olabilir bununla birlikte yüce yaratıcının da bir planı mutlaka vardır. bu yüzden evet haksızlığa karşı elimizden geleni yapmalı, yapamıyorsak söylemeli, söyleyemiyorsak ta içimizden buğzetmeliyiz..
3 yaşında bir kız çocuğunun tecavüze uğraması durumunda planlı birşey varsa insan bişeyleri kalbinden gerçekden buğzediyor.
Günümüzdeki durumu iyi özetlemişiniz hassas konuya değinmişiniz teşekkürler
İnsanlar bilgisayar ve telefon denilen kutucuklara tıkanıp kaldılar. Bu yüzden toplumdan uzak ve yalnızlar. Hayatı insalarla yaşamalı makineler ile değil
Charlie Chaplin’in diktatör konuşması gibi diyorsunuz haklısınız çok
Verdiğiniz bilgiler gerçekten önemli ve paylaşıma değer bir bilgi teşekkürler…
Gerçekten o kadar haklı ve yerinde bir yazı olmuş ki… Özellikle söylemek istediğim, söylemek istediğimiz her şey anlatılmış o videoda. Kişilik olarak hiçbir zaman, hiç kimseye haksız olduğunu söylemekten çekinmedim ve sanırım hayatım boyunca çekinmeyeceğim de.
Eğer bizler adaletli bir ülkede ya da Dünya’da yaşamak istiyorsak öncelikle bunu kendi içimizde sağlamalıyız. Çünkü sessiz kalmak bu suçların hepsini üstlenmek demektir bir bakıma.
Ellerine sağlık.
teşekkür ederim 🙂 En çok da yaşamındaki duruşun için…