Merhaba insan. Bugün biraz kafalardan bahsedelim; koca kafalardan, tahta kafalardan, dumanlı kafalardan, kot kafalardan, vb. Peki nedir bu kafalar ya da nedendir. Tabiki buna açıklama yapmak için sosyolojik, fizyolojik, biyolojik, jeolojik birçok araştırma yapmamız lazım ama ben size daha özet daha enteresan daha aşina olduğumuz bir sendromdan bahsedeceğim.
Aslında hepimizin bildiği ve belkide yaşadığı olaya elin adamı tutmuş isim koymuş. Stockholm Sendromu demişler. Neymiş ne değilmiş diye baktık, aa hep bildiğimiz izlediğimiz şeylermiş. Yeşilçamdan Mavi Boncuğu hatırlıyoruzdur. Hani Emel Sayın’ı kaçırmışlardı da kaçıranların arasında Tarık Akan da vardı. Bizimkiler birbirlerine hemen aşık olmuştu. Emel hanım salındıktan sonra şikayetçi olmamış, sonra da tekrar bizimkilerin yanına gelmişti ya işte bahsettiğim sendrom aynen böyle.
Stockholm’da gerçekleşen bir banka soygununda bizim çete başarısız olmuş ve rehinelerle beraber birkaç gün bankada kalmışlar. Sonunda her ne olmuşsa rehineler şikayetçi olmamış. Hatta onların lehine ifade vermişler. Neden mi? Aşık olmuşlar. Hatta bunun bir üst seviyesi köpeği olmak, emir beklemek, itaat etmek. Bu filmlere romanlara konu olmuş bir olay. Neden diyorsunuzdur sizde, nasıl? Her şey zaman geçirerek, konuşarak başlıyor. Rehine rehin alan kişiye karşı empati, şevkat ve mahcubiyet duymaya başlıyor. Gerçekten de böyle.
İyi hoş bildik biz bunu ama ben acaba diyorum… Acaba bize karşı tehdit oluşturan, zarar verme amacı güden, kullanan, hedef gösteren, maddi manevi sömüren bir insana ya da insanlara bu sendromla bağlı mıyız? Bunu nasıl ne şekilde anlarız bilemiyorum ama ben bayadır takıldım kaldım buraya.Hayatıma uzaktan yakından değen herkesi sorgulamaya başladım. Beni yanlış anlamanızı istemem ama bu durumu mırıldandığınız şarkıyı asla bulamamanız ya da birinin adını hatırlamak için beynimize kırk takla attırdığımız zamanlar gibi. Neyse sorguladım da bir sonuç elde ettim mi? Çekirdek hayatıma bakacak olursak; hayır. Ama genele yoracak olursak işin içine inançlar ideolojiler girince; evet cevabımı aldım. Anlıyoruz ki hiçbir duygu veya düşünce tartışmaya kapalı değildir. İnsanoğluna uzaktan yakından değen her şey sorgulanabilir. Sorgulayalım. Kim nerede neyin sendromunda olduğunu nereden bile bilir? Bu ipin bir ucu olsun, buradan başlayalım mesela…
Sendromlarınızdan öpüyorum ??
Tamda bizim ülkenin sahip olduğu sendrom
Doğru tespit.
Nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarında ne yapıyorsun? Dolu zamanlarında ne yapıyorsun?
Göreceli kavramlardan bahsediyorsun ama tatmin edecekse büyük bir boşluğun içinde tıka basa dolu bir hayat yaşıyorum.
bdsm gibi. insan bazen onlara göre kontrolü karşıya vermek istiyor. hayatta baskı görüşmüşlüğün bedeli